Eğitim İş Samsun Şubesi
 
Dünyanın her yerinde öğretmenler, toplumun en fedakar ve saygıdeğer insanlarıdır. M.Kemal ATATÜRK

Dünyanın her yerinde öğretmenler, toplumun en fedakar ve saygıdeğer insanlarıdır. M.Kemal ATATÜRK

24 Kasım 2012 10:03 | 10984 kez okundu

                             Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı ile birlikte, çağdaş eğitim-öğretim de yok edilmiştir.

        24 Kasım 1928 de Millet Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle, okuma yazma öğretilmişti. Atatürk bu çalışmalara Başöğretmen sıfatıyla katılmıştır. Kısa bir sürede, kadın erkek genç yaşlı herkes, okuma yazma öğrenmiştir. Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı 1981 yılından itibaren 24 Kasım öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

      Bugün eğitim-öğretimde ne durumdayız? Öğrencilerimize nasıl eğitim veriyoruz? Üniversiteleri bitiren gençlerin durumları nedir? Öğretmenler ve akademik elamanlar, bilim adamları, eğitim çalışanları ne durumdalar? Öğretmenler Günü nedeniyle, iktidar sahipleri, hamaset kokan, duygu sömürüsü yapan, sözüm ona öğretmenliği ve eğitimi yücelten pek çok söz söyleyeceklerdir. Bizler, eğitim çalışanları olarak, artık bu boş sözlere karnımızın tok olduğunu söylemek istiyoruz!

   Bugün,“devlet eğitimden elini çeksin” diyerek, her fırsatta eğitimi özelleştirmeye, bilimsel-laik özünden kopartıp dinselleştirmeye ve öğretim birliğini kaldırmaya çalışan bir anlayış iş başındadır. Cumhuriyet ve laiklik ilkeleriyle kavgalı olan bu anlayış, eğitimi kamu hizmeti olmaktan çıkartıp, öğretmenlerin ve tüm eğitim çalışanlarının iş güvencesini elinden alarak  “kölelik” düzenini kurmaya çalışmaktadır. Bu nedenle 800 binin üzerindeki eğitim emekçisi  bu yıl da çözüme kavuşturulmayan sorunlar nedeniyle umutsuz bir bekleyiş içerisinde Öğretmenler Günü'nü kutlamaktadır.

    Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik ve sosyal statüsü en üst sıralarda olan öğretmenler, AKP iktidarı döneminde, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, açlık sınırına yakın bir ücrete mahkûm edilmiştir. Dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı, Kasım 2012’de 3.492 TL olarak açıklanırken, bugün eğitim çalışanları ortalama 1750 TL almaktadır. Başbakan ve onun işletmeci Milli Eğitim Bakanı ise her fırsatta öğretmenleri aşağılamış, yaptıkları işi küçümsemiştir. Bakan Dinçer göreve gelir gelmez öğretmenlerin 3 ay tatil yaptıklarını, ilköğretim öğretmenlerinin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiklerini ve bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu iddia etmiş, öğretmenlerimizin emeğini değersizleştirmeye çalışmıştır. Aynı şekilde Başbakan, öğretmenlerin aldığı ücretin fazlalığından, çalışma saatlerinin de azlığından şikâyet ederek, öğretmenlere ne kadar değer verdiklerini göstermişlerdir.

    Oysa Türkiye‘deki öğretmenler, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, toplumsal statüleri, ekonomik, sosyal ve özlük hakları açısından oldukça geri durumdadır. OECD’nin “Bir Bakışta Eğitim Raporu 2012”ye göre Türkiye‘deki öğretmenler, diğer ülkelerdeki öğretmenlere göre çok daha fazla çalışmaktadır. Ülkemizde öğretmenin yıllık zorunlu çalışma süresi 1816 saat iken, OECD ülkelerinde, bu süre ortalama 1675 saattir. Türkiye’de öğretmenler, OECD ortalamasından her yıl yaklaşık 140 saat daha fazla çalışmakta; söz konusu fazla çalışmaya karşılık, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre daha düşük ücret almaktadır. Türkiye’deki öğretmenler daha çok çalışmalarına rağmen, Avrupalı meslektaşlarının yaklaşık dörtte biri kadar maaş almaktadır.

    Türkiye`de eğitim sisteminin yıllardır çözülmeyen sorunları, öğretmenleri diğer ülkelerdeki meslektaşlarına göre çok daha fazla olumsuz etkilemektedir. Siyasi iktidarın apar topar hayata geçirdiği 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle 30 bini sınıf öğretmeni olmak üzere, 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşmüştür. Okulların açılmasına rağmen görev yerleri belli olmayan binlerce öğretmen, Bakanlık tarafından kendi istekleri dışında görevlendirilmekte, yıllarca görev yaptıkları okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırılarak branş değişikliğine zorlanmaktadır. Branşlarını değiştiren 10-15 yıllık sınıf öğretmenleri yeni alanlarına uyum sağlayamamaktan şikâyet etmektedir. Öğretmenlerin mağduriyeti sadece bununla sınırlı kalmamış özür grubu atamalarının yılda bir kez yapılması yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir.

     Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrenci velileri ve öğrencilerin şikâyetlerini dinlemek üzere kurmuş olduğu Alo 147 hattı, Bakanlığın öğretmenleri itibarsızlaştırma ve haklarında soruşturma açma kanalı olarak kullanmaktadır. Alo 147 hattına öğretmenlerimiz hakkında her gün yüzlerce isimsiz şikâyet ulaşmakta ve bu şikâyetler idareler tarafından ciddiye alınarak soruşturma işlemleri başlatılmaktadır. Savunma hakları ellerinde alınan öğretmenler ve okul idarecileri üzerinde baskı oluşturularak daha itaatkâr olmaya zorlanmaktadır. Ayrıca hattın hizmete girmesiyle birlikte öğretmene yönelik şiddet olayları da artmıştır.
Öte yandan, 300 binin üzerinde öğretmen adayı atama beklerken, ataması yapılmadığı gerekçesiyle intihar eden işsiz öğretmenlerin sayısı ne yazık artmaktadır. Durum böyleyken, Milli Eğitim Bakanı’nın ataması yapılmayan işsiz öğretmenleri "yem bekleyen güvercinler" olarak nitelemesi vahimdir.

     AKP’nin 10 yıllık iktidarı döneminde eğitim fakültelerinin sayısı 63’ten 97’ye ulaşırken nitelikli öğretmen yetiştirme politikaları terk edilmiş, öğretmenlik mesleğinin standartları düşürülmüştür. Bu eğitim fakülteleri arasından köklü birkaç fakülte dışında 4+4+4 eğitim sistemine yönelik görüş dahi bildirilmemiştir. Söz konusu fakültelerden yetişecek öğretmenlerin bilimsel, cumhuriyetçi eğitimin sorumluluğunu alamayacakları açıktır.

   Öncelikle eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarındaki iyileştirmelerin yanı sıra, çocuklarımızın daha iyi eğitim alabilecekleri bir ortamın oluşturulmasını istiyoruz! Ne yazık ki bugün öğretmenlerimizin önemli bir kısmı, yaşadıkları ekonomik koşullara ayak uydurabilmek için ek iş yapmak zorundadır.

         SON ON YILDA ÖĞRETMEN DAHA DA MUTSUZ VE UMUTSUZ


        Eğitim-İş’in 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle, 1776 öğretmenle görüşerek yaptığı “Öğretmenliğe İlişkin Öğretmen Görüşleri” adlı araştırma sonuçları, öğretmenlerin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunlarını ortaya koymaktadır.

     Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 68.67’si bankalara, yüzde 32.68’i şahıslara borçlu olduğunu belirtirken, yüzde 71.08’i kredi kartı borcu olduğunu ifade etmiştir. Öğretmenlerin yüzde 25.77’si ekonomik sıkıntılar nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu, yüzde 36.39’u ailesinin beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığını söylemiştir.

     “Her yıl düzenli olarak otel/pansiyon vb yerlerde tatil yapabiliyorum ifadesine öğretmenlerin yüzde 81.66’sı “hayır” yanıtını verirken, yüzde 86,9’u düzenli olarak tiyatro ya da sinemaya gidemiyor.

      Son on yılda öğretmenlik mesleğinin itibarının azaldığını düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 94.93, “MEB’in uyguladığı politikalar tarafımı mutsuz etmekte, mesleğimden soğutmaktadır” diyen öğretmenlerin oranı ise yüzde 89.25’tir. Öğretmenlerin atanma, yükselme ve yer değiştirmelerinde torpilin belirleyici olduğunu düşünen öğretmenlerin oranı yüzde 76.18 iken yüzde 85.94’ü MEB’in okullarda can güvenliğini sağlayacak tedbirler almadığını belirtmiştir.

    Eğitim-İş olarak, Öğretmenler Günü'nde Başöğretmen Atatürk’ü ve Cumhuriyet’in ışığını taşıyan bütün öğretmenleri saygı ve minnetle anıyor, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyoruz.

                                                                                                             SAMSUN ŞUBE YÖNETİMİ

(0) Yorum

Güvenlik * Ad Soyad

Son Yorumlananlar