14 Ekim 2012 11:55 | 3249 kez okundu
“SAVAŞ ZORUNLU OLMADIKÇA CİNAYETTİR”
Bilindiği gibi ülkemiz dış gelişmelerin son derece hızlı ve devingen olduğu bir coğrafyada yer almaktadır. Suriye ile savaş her an gündemdedir. Türkiye’yi de emperyalist güç odakları bu kirli savaşın içine çekmek istedikleri apaçık ortadadır. Oysa bundan önce Tunus’ta, Libya’da Mısır’da Afrika’nın kuzeyinde, Arap Yarımadası’nda iktidar mücadelesi sonucunda iç çatışmalarda binlerce insan yaşamlarını yitirmiştir.
Emperyalizmin bu coğrafyada geldiği nokta, Suriye’nin işgali ile İran ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırarak, Büyük Ortadoğu Projesi’ne son şeklini vermektir. Bu anlamda Suriye’den sonraki cephe Türkiye olacaktır. Bütün bu savaşlar elbette o ülkelerin yer altı-yerüstü zenginliklerini ele geçirmek üzere planlanmaktadır.
ABD, Irak’ta yaşadıklarını bugün Suriye’de yaşamak istememektedir. Bu nedenle yıllardır Türkiye üzerinde ekonomik, siyasal ve askeri operasyonlar yapılmaktadır. Ülkemiz, pompalanan sıcak para ile ekonomik olarak kıskaca alınırken, siyasal iktidara, NATO’ya ve emperyalizme muhalif kesimler, baskı altına alınarak korku toplumu yaratılmakta ve Suriye operasyonu için uygun koşullar oluşturulmaktadır.
Sömürgecilere karşı ilk Ulusal Kurtuluş Savaşını vererek başta Ortadoğu ve Asya halkları olmak üzere, tüm mazlum uluslara bağımsızlık ışığını tutmuş olan Türkiye’nin, bugün bu mazlum halklara karşı emperyalizmin taşeronluğuna soyunmuş olması oldukça düşündürücüdür. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın önderi ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün söylediği gibi “Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir’’. Bu savaş emperyalist haydutların kirli savaşıdır. Ülkemizin bu kirli savaşa alet edilmeye çalışılması kabul edilemez.
Çelişkiye bakın ki orta doğuda ne hikmetse Müslümanlar birbirleriyle savaşmaktadır. Ümmet olmak, biat etmek, kanaatkâr olmak, bu toplumların en belirgin özellikleridir. Türkiye cumhuriyetle birlikte bu yapıdan kurtulmayı başarmıştır. Emperyalist güçler ve onlarla açıkça işbirliği içinde olanlar, çıkarlarının tehlikeye düştüğünün farkına vardıkları için, adım-adım eğitim sisteminin de içini boşaltmaktadırlar. Cumhuriyet öncesinden kalma cehaletin, düşünce sığlığı, eğitim-öğretimi esir alma noktasına ulaştırmıştır. Açıkça takiyecilik her alanda tavan yapmış durumdadır.
Eğitim-İş olarak, tüm halkımızdan, bu kirli savaşa karşı tepkilerini yükseltmelerini, savaş karşıtı eylem ve etkinliklere destek vererek seslerini siyasal iktidara duyurmasını istiyoruz. Bu savaşın faturasını emekçimiz, dar gelirlimiz, köylümüz ve çiftçimiz kan ve yoksulluk olarak ödeyecektir. Daha şimdiden yapılan zamlarda bu savaş çığırtkanlığının çok ciddi bir etkisi vardır.
Bu nedenle hep birlikte ve gür bir biçimde “Savaşa Hayır”, “Yurtta barış, dünyada barış” sloganlarını haykırmalıyız.