Eğitim İş Samsun Şubesi
 
EĞİTİM SİSTEMİ  ÇAĞIN GERİSİNDE KALDI.

EĞİTİM SİSTEMİ ÇAĞIN GERİSİNDE KALDI.

19 Ocak 2018 23:39 | 2267 kez okundu

 EĞİTİM SİSTEMİ  ÇAĞIN GERİSİNDE KALDI.

2017-2018 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YARIYIL DEĞERLENDİRME RAPORU 

   Her geçen gün biraz daha geriye giden eğitim sistemi bu şekilde devam ettiği sürece eğitimde dünya ölçeğinde başarılı olamayız. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında da bilimsel, laik ve çağdaş eğitimden biraz daha uzaklaşılmıştır.

   Sınav sistemlerinde ve müfredattaki değişiklikler, dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, hukuksuz bir şekilde görevden alma ve ihraçlar, sürgün uygulamaları gibi sorunlar maalesef bu öğretim yılına damgasını vurmuştur.

   İKİ SINAV BİRDEN DEĞİŞTİ ANCAK BELİRSİZLİKLER SÜRÜYOR

  2017-2018 eğitim öğretim yılı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) tartışmalarının gölgesinde başladı.Sonuçta,sınava girme zorunluluğu ve okul başarı puanlarının kaldırılması yerinde olmuştur.Ancak zamanlaması ve örnek soruları ile yeni tartışmalara neden olmuştur.

  Yeni sistemde, öğrencilerin yüzde 90’ı için adrese dayalı kayıt sistemi öngörülürken, öğrencilerin sadece yüzde 10’u, Bakan’ın tabiriyle ‘nitelikli’ okullara gidebilecektir. Geriye kalan  öğrencilerimiz birçok lise il merkezinden kaldırıldığı için istediği okula gidemeyecektir. Şimdiden velilerimiz bu kaygıları yaşamaktadır. Doğru bir okullaşma yerine bütün okullar  ısrarla imam hatip ortaokulu ve lisesi yapılmıştır.Normal Anadolu liselerinde de öğrenciler istedikleri dersleri seçememektedir.Dört yıl boyunca her dönem en az haftada 5 (beş) saat seçilebilen  ders yalnızca din dersleridir.Diğer derslerin seçilme ihtimalinin olmadığı bir eğitim anlayışı ile karşı- karşıyayız. 

   Laik bilimsel eğitim  tamamen okullarda terk edilmektedir. Oysa ki bizi çevremizdeki diğer islamülkelerinden farklı yapan  bilimde, teknolojide, demokratik haklarımızı kullanmada, kadınlarımızın her türlü haklarını kullanmada öne çıkaran eğitim sistemimizin laik bilimsel yapısıydı..İçinde din ve ahlak bilgisi eğitimi, felsefe eğitimi, sanat eğitimi, spor eğitimi fen ve matematik eğitimi ve müzik eğitimi  bulunan cumhuriyetin bu eğitim sistemi  her geçen gün 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte terk edilmektedir.

   İçinde  bilimsel yöntemlerle  yönlendirme ve yöneltme anlayışı olmayan üniversiteye giriş sisteminin sadece adı değişmiştir. Yedi yıldır uygulanan YGS ve LYS kaldırılmış, yerine Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirilmiştir. Ancak sisteme ilişkin belirsizlikler hala giderilememiştir.Hiçbir hazırlık ve ön çalışma yapılmadan emirle değiştirilen sınav sistemleri ile başarıyı yakalamak mümkün değildir.Bu sistemde hala daha okul başarı puanı uygulaması  devam ediyor olması bir çelişkidir.Liselere geçişte kaldırılan bir uygulama neden üniversiteye girişte devam etmektedir.

          EĞİTİMDE YENİ CEMATLER  DÖNEMİ

   Milli Eğitim Bakanlığı bilimsel eğitimden uzaklaşmış, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, iktidara yakın dini kurum ve vakıflarla protokoller imzalanmıştır. Böylece TÜRGEV ve Ensar Vakfı başta olmak üzere, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İHH, Furkan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti gibi dini vakıfların, devlet okullarında “değerler eğitimi” adı altında ders ve seminerler vermeleri, bağış toplamaları,farklı cemaatlerin  devreye girebileceği uygun ortamlar oluşmuştur. FETÖ'dençektiğimiz yetmemiş gibi şimdi de diğer cemaatler eğitimin içine sokulmaktadır Bu uygulamalarda görev yapan vakıf, dernek ya da Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin büyük bir çoğunluğunun pedagojik formasyonu olmayan, öğretmenlik yeterliliğinden yoksun kişilerden oluştuğu da bilinmektedir.Vatandaş çocuğunu kime  güvenerek  okula gönül rahatlığı ile gönderecektir. 

   MEB’in, bilimsel, çağdaş ve laik eğitim karşıtı, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin ve Devrim Kanunlarının temel ilkelerine aykırı düşünce ve faaliyetleri ile bilinen bu tür vakıflarla işbirliğine gitmesi,  bilimsel ve laik eğitimin içini boşaltma çabalarının bir örneği olmuştur.

   Bu uygulamalar MEB’in Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve tarikatların güdümüne girdiğinin bir diğer göstergesi olmuştur.

 

     PDR YÖNETMELİĞİ BİLİMSELLİKTEN UZAK BİR ŞEKİLDE DEĞİŞTİRİLDİ

  10 Kasım 2017 tarihinde yayımlanan MEB Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği ile okullarımızdan Psikolojik Danışmanlık hizmetleri kaldırılmış, içeriği tamamen bilimsel gerçeklerden uzak bir düzenleme yapılmıştır. Rehber öğretmenlere görevleri ile bağdaşması mümkün olmayan belleticilik ve nöbet görevi dayatılmıştır.

  Bugüne kadar çocuklarımızın maruz kaldığı şiddet, istismar, aile içi sorunlar gibi konularda yaşanan psikolojik travma niteliğindeki adli ve idari olayların ortaya çıkarılması noktasında yararlandığımız danışma hizmeti okullarımızdan kaldırılmıştır. Çocuklarımız Diyanet’in görevlendirdiği “manevi rehber”lerin eline teslim edilmiştir. 

   Diyanet’in ilk kez 2016 yılında 43 ilde 83 personel ile pilot proje olarak başlattığı Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ait ‘yurtlarda manevi rehberlik’ uygulaması, bu eğitim öğretim yılında Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan işbirliği protokolüyle tüm illere yayıldı.

 

 

          ÖĞRETMENLER GEÇİM SIKINTISI VE MESLEĞE OLAN SAYGINLIĞIN AZALMASINDAN ŞİKAYETÇİ

    Eğitim-İş’in, 26 ilde 906 öğretmenle yüz yüze görüşerek yaptığı “Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri” adlı araştırma sonuçlarına göre öğretmenler en çok geçim sıkıntısından, mesleklerine olan saygınlığın azalmasından şikayetçi. Araştırmaya katılan öğretmenlerin yüzde 77’si öğretmenliğin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini belirtirken, yüzde 75’i daha çok para kazanacağı bir iş imkanı olduğunda öğretmenliği bırakmayı düşünüyor.

     Araştırmaya göre, öğretmenlerin yüzde 44’ünün ikiden fazla kredi kartı kullanıyor ancak yüzde 24’ü kredi kartının sadece asgari borcunu ödeyebiliyor. Her 5 öğretmenden biri ek iş yapıyor. Öğretmenlerin yüzde 80’inden fazlası gelir yetersizliği nedeniyle sorunlar yaşıyor.

     Araştırmamızın sonuçları öğretmenlerin ekonomik, mesleki ve sosyal açıdan çok zor günler geçirdiğini ortaya net olarak koymuştur. Yoksulluk sınırının yarısından az maaş alan öğretmenlere, öncelikli olarak insanca yaşayabileceği bir ücret ödenmelidir.

         SONUÇ

     Türkiye’de eğitimle ilgili temel düzenleyici anlayış Anayasa’nın 42.maddesinde yer almaktadır. Anayasanın 42.maddesi “eğitim-öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.” hükmü yer almıştır. Anayasa’da kesin hükümler varken, son 15 yılda Atatürk ilke ve devrimlerine aykırı, laiklik karşıtı eğitim merkezleri açılmıştır. Bunun yanı sıra özellikle okul öncesi düzeyde dinsel eğitim veren kaçak binlerce kurum açılmıştır. Bu şekilde açılan okullara Devlet tarafından göz yumulmuş, kapatılmaları hususunda hiçbir çalışma yapılmamış, aksine bu kurumlar görmezden gelinmiştir.

    Son 15 yıllık süreçte dini eğitimin siyasi ve kişisel çıkar hesapları ile planlanması eğitimi bilimsellikten ve çağdaşlıktan uzaklaştırmıştır.

    Eğitim-İş olarak, çocuk ve gençlerimizin, geleceğimizin siyasi iktidarın yarattığı enkazın altında yok olmaması için acil adımlar atılması zorunluluğunu bir kez daha belirtiyor, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin tüm yurttaşlar için ayrım gözetmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz. Tüm öğrencilerimize ve öğretmenlerimize iyi tatiller diliyoruz. 19.01.2018

                                                                 Rüstem KARA

                                            Eğitim- İş Samsun Şubesi

 

(0) Yorum

Güvenlik * Ad Soyad

Son Yorumlananlar