09 Haziran 2017 11:20 | 2910 kez okundu
2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI DEĞERLENDİRME RAPORU
Bu eğitim sistemi ile 21.yüzyılda ayakta kalamayız.
Bir an önce gençlerimizin yetenekleri doğrultusunda, üretime dönük, uygulamalı eğitim alabilmesinin önü açılmalıdır.
2016-2017 eğitim öğretim yılında, eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin yıllardır birikerek artan sorunlarının daha da ağırlaşmasının yanı sıra, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL uygulamaları nedeniyle geçmiş yıllardan farklı bir durum da söz konusudur.
Gerek ülkenin içinde bulunduğu durum, gerekse bundan doğrudan etkilenen eğitim sisteminin karşı karşıya olduğu çok sayıda sorunun varlığına rağmen eğitim biliminin en temel ilkelerine aykırı düzenlemelerde ısrarını sürdüren Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimi niteliksizliğe, düzensizliğe ve kaosa sürükleyerek çocuklarımızın geleceği ile oynamaya devam etmiştir.
Başta öğretmen yetiştirme problemleri olmak üzere, personel istihdam sorunları, derslik açıkları, fiziki ortam yetersizlikleri, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, bilimsellikten, sanattan, spordan uzak programlar ve plansız uygulamalar sonucunda sorunlar katlanarak artmıştır.
Okulöncesi Eğitim Gözden Çıkarıldı
4+4+4 uygulamasıyla zorunlu ilköğretime başlama yaşının bir yıl erkene alınması, okulöncesi eğitimin zorunlu eğitimin dışına çıkarılması çocuğun gelişim ve eğitimine ilişkin olumsuz sonuçlarını kısa sürede ortaya çıkarmıştır.
Okul öncesi eğitimde, okul öncesi çağdaki öğrencilerin zorla ilkokula kaydedilmesi nedeniyle okul öncesi eğitim amacına hizmet etmekten uzaklaştırılmıştır.
Okullaşma Oranı Düştü
Eğitimin temel sorunlarından biri olan okullaşma oranlarındaki yetersizlik çözülememiş bir sorun olarak ortada durmaktadır. İstatistiklere göre, ilkokul ve ortaokulda okullaşma oranlarında belirgin bir düşüş yaşanmıştır. 2013-2014 eğitim öğretim yılında okullaşma oranı ilkokullarda yüzde 99.57 iken, bu yıl bu oran yüzde 98.13’e düşmüştür. 2013-2014 eğitim öğretim yılında yüzde 99.61 olarak gerçekleşen kız çocuklarının okullaşma oranı ise geçtiğimiz yıl yüzde 98.90’a bu yıl ise yüzde 98.19’a gerilemiştir.
Eğitim sistemi sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillendirildi
Özel okulların sayısı, 2011-2012 eğitim öğretim yılına göre de yüzde 95 oranında artmıştır. Ortaya çıkan tablo, AKP hükümetinin eğitim sistemini sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda nasıl şekillendirdiğini ve eğitim sistemindeki ayrışmayı gözler önüne sermektedir. MEB’in istatistikleri, özel okulları doğrudan kamu kaynaklarıyla destekleyen AKP’nin eğitimi kamusal bir hizmet olmaktan çıkarma amacını ortaya koymaktadır.
AKP iktidarının yarattığı bir başka garabet ise temel liselerdir. 2015-2016 eğitim öğretim yılında binden fazla dershane Temel Liseye dönüşmüştür. Dershanelerin kapatılmasının ardından üniversiteye hazırlık amacı ile öğrenciler Temel Liselere yoğun bir şekilde kayıt yaptırmış, üniversiteye hazırlık maliyeti 12-15 bin TL’ye kadar yükselmiştir. Temel lise, dershanelerin yeni adıdır, derhal kapatılmalıdır.
Bütçeden Yine Eğitime Pay Yok
MEB bütçesinin büyük bölümü personel giderlerine (yüzde 79) ayrılmıştır. Mal ve hizmet alım giderlerinin payı yüzde 10, cari transferler yüzde 3, diğer giderler ise yüzde 8’dir. OECD ülkelerinde milli gelirin ortalama yüzde 6’sı eğitime ayrılmaktayken, MEB’in 2017 bütçesinin milli gelire oranı sadece yüzde 3,54’tür. Öngörülen milli eğitim bütçesiyle parasız, nitelikli ve herkese eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi mümkün değildir.
Türkiye’deki eğitim harcamaları incelendiğinde yüzde 52,3’ünü en zengin yüzde 10’lik kesimin gerçekleştirdiği, en yoksul yüzde 10’luk kesimin yaptığı eğitim harcamasının ise yüzde 0,7’de kaldığı görülmektedir. En zengin 2 milyon 182 bin aile eğitim için 2015 yılında 8 milyar 990 milyon lira harcarken, en yoksul yüzde 10’luk dilimde yer alan 2 milyon 182 bin aile ise sadece 115 milyon liralık eğitim harcaması yapabilmektedir. Eğitim için yapılan harcamada iki kesim arasında 78 katlık bir uçurum oluşturmuştur.
Eğitimin Tarikat ve Cemaatlere Teslim Edilmesi Ağır Sonuçlar Doğurdu
Karaman’da yaşanan taciz olayı ve Adana’nın Aladağ ilçesindeki yurt yangını, bakanlığa bağlı okullarda eğitim gören çocuklarımızın çeşitli dernek, vakıf ve özel kuruluşlara ait yurt, ev ve etüt merkezleri olarak faaliyet gösteren yerlerdeki güvenliğine dikkatlerin çekilmesi gerektiği gerçeğini gün yüzüne çıkarmıştır.
Devletin öğrencilerini gözetmek konusundaki asli görevini özel kuruluşlara devretmesiyle birlikte bu alanlarda hiçbir denetimin olmaması affedilemez ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuran bir ihmalin varlığını ortaya çıkarmıştır.
Tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen, 06/05/2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği ile de gerçek ve tüzel kişilere ortaokul düzeyinde yurt açma izni verilmiştir. Bu durum telafisi mümkün olmayan zararlar doğuracaktır. Ortaokul düzeyinde açılacak yurtlar mutlaka Milli Eğitim Bakanlığı tarafından işletilmelidir.
Özellikle İlköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma ihtiyacını karşılamalı, hiçbir suretle özel teşebbüs, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir.
Müfredat Değişiklikleri ile Bilimsel, Ulusal ve Laik Eğitim Tasfiye Ediliyor
Türk Milli Eğitim Sisteminin temelinde Atatürk İlke ve Devrimleri bulunmaktadır ve eğitim müfredatı, Atatürksüz, Cumhuriyetsiz ve devrimsiz olamaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e ve ulusun diğer manevi değerlerine bağlı nesil yetiştirme amacına uygun ders kitapları hazırlanması başta Anayasaya ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na göre zorunluluk teşkil etmektedir.
Dayatmacı, tektipçi, baskıcı, evrensel değerlere yabancı, insanlığın bilgi birikimine uzak yaklaşım terk edilmeli, Türkiye’nin tarihiyle, hedeflediği çağdaş kültürel anlayış ile barışık ve Cumhuriyet devrimlerinin kazanımlarını koruyacak bir öğretim programı hazırlanmalıdır.
Öğretmen Açığı Arttı, Sözleşmeli Öğretmenlik ve Kadrolaşmanın Önü Açıldı
2016-2017 eğitim öğretim yılında, 45 bin 678 öğretmen meslekten çıkarıldı. 15 Temmuz öncesinde 120 bin civarında olan MEB’deki öğretmen açığı, 15 Temmuz darbesinden sonra ilan edilen OHAL ve KHK’lerle açığa almalar ve ihraçlar sonucunda iki katına çıkmıştır. Okulların açılmasıyla yaklaşık 1 milyon 511 bin 200 öğrenci öğretmensiz kalmıştır. Bakanlık öğretmen açığı sorununun önemli bir bölümünü norm fazlası öğretmenlerle çözüleceğini belirtse de, norm fazlası öğretmenlerin büyük çoğunluğunun büyükşehirlerde çalışması nedeniyle bu yöntem hiçbir şekilde çözüm olamamıştır.
Bu tabloya rağmen Milli Eğitim Bakanlığı, kadrolu öğretmen atamasından vazgeçmiş “doğrudan torpil” anlamına gelen mülakata dayalı sözleşmeli öğretmen sistemini getirmiştir. Atamaların sözlü sınav ile yapılması ise milli eğitim sistemimiz için utanç verici bir uygulama olmuştur. Sözlü sınavda öğretmenlere yöneltilen “15 Temmuz süreci senin için ne anlam ifade ediyor?”, “Reis denince aklına kim geliyor?”, “Oruç tutuyor musun?”, “Yılbaşı kutluyor musun?” şeklindeki sorular mülakatta aranan temel ölçütün yandaşlık olduğunu ortaya koymuştur.
SONUÇ
Her geçen gün içten içe çürüyerek bir enkaz haline getirilmiş eğitim sistemimizin yıllar içinde birikerek artan yapısal sorunları, geçici, günübirlik politikalarla geçiştirilmiş ya da çözümsüz bırakılmıştır. Bir yandan temel bir insan hakkı ve bir kamu hizmeti olan eğitim piyasaya açılırken, öte yandan da ulusal belleği silinmiş, sorgulamayan, itaatkar, kendi adına karar verenlerin kararlarına biat eden bir nesil yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Çocuklarımızın öğrenmeye değil, sınavlara koşullandırıldığı, öğretmenlerin düşük ücretle, esnek ve güvencesiz çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın sınır tanımadığı, okullardan bilim ve sanatın kapı dışarı edildiği, dini referans alan uygulamaların arttığı bir eğitim sistemiyle sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi mümkün değildir.
Eğitim-İş olarak, çocuk ve gençlerimizin, geleceğimizin siyasi iktidarın yarattığı enkazın altında yok olmaması için acil adımlar atılması zorunluluğunu bir kez daha belirtiyor, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin tüm yurttaşlar için ayrım gözetmeksizin hayata geçirilmesini istiyoruz.
Eğitim- İş Samsun