03 Ağustos 2015 15:57 | 2298 kez okundu
SÖZDE TOPLU SÖZLEŞMEYİ RED EDİYORUZ!
Öncelikle dün Ağrı Doğubayazıt'ta Jandarma karakoluna yapılan insanlık dışı saldırıda ölen askerlerimizin yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.Yaralı askerlerimize acil şifalar diliyoruz.Ülkemizin her tarafını yangın yerine döndüren,terör örgütlerinin yaptıklarını nefretle kınıyoruz.
Bugün başlayacak olan toplu iş sözleşmesi yaklaşık iki milyon sekiz yüz bin kamu emekçisinin iki yıllık yaşantısına yön verecek bir toplu sözleşmedir. O nedenle o masada oturacak yetkili sendikanın tavrını tüm kamu emekçileri ve Birleşik-Kamu İş olarak biz adım- adım izleyeceğiz.
Ülkemizde emeğiyle yaşamını sürdürme mücadelesi içinde olan;kamu emekçileri, aydınlar, yurtseverler, emekli memurlarımız ve tüm dar gelirliler, AKP’nin her alanda yarattığı adaletsizlikten, eşitsizlikten kurtulmayı beklerken, ülkemiz, yeniden iç ve dış güçlerin düğmeye basması ile siyasi, etnik bir çatışma ortamına hızla sürüklenmektedir.
Böylesine hassas ve kaotik bir dönemde,2016-2017 yıllarında tüm kamu emekçilerinin ekonomik ve demokratik hakları için masaya oturan Memur-Sen kendi üyelerine ayrıcalık elde etmenin peşine düşmüştür. Sözde toplu sözleşme masasında, kendi üyelerine toplu sözleşme ikramiyesini iki kat isteyeceğini açıklamıştır. Ülkeyi etnik temelde ayrıştıran anlayışa benzer bir taleple kamu emekçilerini de ayrıştırmanın alt yapısı hazırlanmaktadır. Çok tehlikeli olan bu talebi kamu emekçileri asla unutmayacaktır. Buradan, Memur-Sen yetkililerini uyarmak istiyorum. Size o yetkiyi veren 4688 sayılı yasadır. Siz kendi adınıza değil, tüm kamu emekçileri adına oradasınız.
Kaldı ki;2014-2015 yıllarını kapsayacak toplu sözleşme görüşmeleri başlamadan önce Birleşik Kamu-İş olarak “bu düzen değişmelidir” söylemi ile yola çıkmış, toplu sözleşme masanın meşru olmadığını, uluslararası sözleşmelere, Anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu ILO’nun 87. ve 98. sayılı kararlarına aykırı olduğunu dile getirmiştik. Bu savlarımızı da 29 Ağustos 2013 Ankara’da iş mahkemesine açtığımız davada dile getirdik.
Bir ihanet sözleşmesi olan 2014-2015 Toplu Sözleşmesi ile ilgili olarak açtığımız bu dava halen Yargıtay’da temyiz aşamasındadır.
Göstermelik bir toplu iş sözleşmesi masasında, kamu çalışanlarının haklı taleplerinin karşılık bulmayacağını, baskıcı ve sermayenin emrindeki bir iktidarın kamu çalışanlarının hakkını vermeyeceğini biliyoruz. Ancak umutsuz değiliz. Bu hakların mücadeleyle alınacağını biliyoruz.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu bu orta oyununda figüran olmak yerine, emekçilerin sendika özgürlüğü, grev ve toplu sözleşme hakkı, mali ve sosyal hakları için verdiği meşru mücadelesini bu dönemde de alanlarda sürdürecektir.
AKP hükümetini Avrupa konseyi, birleşmiş milletlere ve Avrupa ekonomik komisyonuna şikayet ediyoruz.
Kamu Emekçilerinin 2016-2017 dönemi toplu görüşmelerinin başlamak üzere olduğu şu günlerde, AKP hükümetine ve yandaş sendikalara yaptığımız onca uyarı ve demokratik muhalefet bir sonuç vermemiştir.
.
Göstermelik bir “Toplu Sözleşme” imzalayan Bakanlık ve yandaş sendika; 2014 ve 2015 yılı başında çalışanlara enflasyon farkı ödemesi yapmamış; yani taban aylık katsayısına bağlı ödeme tutarlarında artış düzenlenmemiştir. Ek ders ücretleri, ek ödemeler, aile/eş ve çocuk yardımı, özel hizmet tazminatları, doğum ve ölüm yardımları, harcırah ve fazla mesai adı altında yapılan ödemelere hiç zam yapılmamıştır.
2015 yılı başında yılın ilk altı ayı için ücretlere sadece yüzde 3, oranında zam yapılmış, yüzde 8,17 olan 2014 yılı enflasyon oranı dikkate alınmamıştır. Oysa gerçek enflasyon da bu orandan fazladır.
Yine iktidar, Avrupa Sosyal Şartı’nın “Adil bir ücret hakkı” başlıklı 4. maddesinde öngörülen “Akit Taraflar, adil bir ücret hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla, Çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı “taahhüt ederler” ilkesini de ihlal etmiştir.
Bakanlık ve yandaşı sendikaları uyarıyoruz. 2016-2017 Toplu Sözleşmesinde emekçi düşmanlığını tekrarlamayınız. Bir uyarı niteliğinde olmak üzere, siyasal iktidarın taraf olduğu uluslararası sözleşmelerdeki haklarımızı kullanarak hükümeti Avrupa Konseyine ve Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonuna şikâyet ediyoruz!
Bu görüşmelerde de aynı ihaneti tekrarlamanız halinde yeniden uluslararası haklarımızı kullanmak zorunda kalacağız.